Röportaj: Mustafa EMEN
TEMA Zonguldak İl Temsilcisi Berran Aydan, termik santraller
ile ilgili olarak Karaelmas Gazeteciler Derneği Bayram Gazetesinde Mustafa
Emen’e çok önemli açıklamalarda bulundu. Aydan, “Zonguldak’ı termik cehennemi
yapıyorlar. Hava kirliliği had safhada, insanlar hasta oluyor, solunum sistemi
hastalıkları ve kanser vakaları artıyor, meyve ağaçları kuruyor, balık ölümleri
oluyor. Burası sadece bir enerji üssü değil termik cehennemi olmak yolundadır.
Çok endişeliyiz ve kaygılıyız. Zonguldak elden gidiyor” dedi.
TEMA Zonguldak İl Temsilcisi Berran Aydan ve yönetim
kurulunda görev yapan arkadaşları ile birlikte Çatalağzı’nda faaliyet gösteren
termik santraller ilgili Karaelmas Gazeteciler Derneği Bayram Gazetesinde
Mustafa Emen’e çok önemli ve uyarıcı açıklamalarda bulundu. Aydan, Zonguldak’ın
termik cehennemi yapılmak istendiğini söylediği açıklamasında çok endişeli ve
kaygılı olduklarını söyledi.
Berran Aydan, sorduğumuz sorularımızı şu şekilde
cevaplandırdı.
MUSTAFA EMEN- TEMA il temsilcisi olarak yaptığınız duyarlı çalışmalardan
dolayı Zonguldak halkı sizi tanıyor ve taktir ediyor. Bu iş gerçekten gönül
işidir. Siz ve arkadaşlarınız çevreye duyarlı yöneticiler olarak içten
yapıyorsunuz. Berran Aydan kimdir?
BERRAN AYDAN- Zonguldak doğumluyum, ailem de buralıdır. TED
Zonguldak Kolejini bitirdikten sonra Gazi Üniversitesi İktisadi ve Bilimler
Fakültesi Uluslar arası İlişkiler Bölümünden mezun oldum. Daha sonra
Zonguldak’a gelerek tekrar yaşantımı burada sürdürdüm. 1991 yılında çevre
korumaya duyarlı bir gurup arkadaşımla birlikte Zonguldak Çevre Koruma
Derneğini kurduk. 1996 yılından beri TEMA İl Temsilciliği görevini
arkadaşlarımla birlikte sürdürüyorum. Geçmiş yıllarda da yine Zonguldak Kent
Konseyinin kuruluş aşamasında görev aldım ve Genel Sekreterlik ve Başkanlık
görevlerini yerine getirdim.
MUSTAFA EMEN- TEMA’nın Zonguldak’ta yaptığı çalışmaları, faaliyetleri
anlatır mısınız. Yeterli sayıda bu işe gönüllü çevreci var mıdır. Neler
yapıyorsunuz?
BERRAN AYDAN- Bizim hedefimiz öncelikle eğitimdir. TEMA’nın
açılımı erozyonla mücadele, ağaçlandırma ve doğal varlıkları koruma vakfıdır.
Doğal varlıkları koruma deyince hepsi içine giriyor. Hava, su, toprak. Önceliği
eğitim çalışmalarına veriyoruz. Ana okulundan başlayarak üniversiteye kadar
TEMA guruplarımız var. Ana okulunda minik TEMA, ilkokullarda yavru TEMA, daha
sonra ortaokul ve lise TEMA ve üniversitede genç TEMA guruplarımız var. Bu
guruplar genel merkez tarafından her öğrenim yılı başında belli eğitim
programları var. Öğretmenlerinin önderliğinde ve bizimle de işbirliği ile
programları uyguluyorlar ve bizde zaman zaman okullara giderek onlarla
işbirliği yapıyoruz. Ayrıca diğer okullara da giderek çocuklara, genç nesillere
doğa sevgisi, çevreyi koruma, toprağı koruma bilincini vermeye çalışıyoruz. Orman
haftası, erozyonla mücadele haftası, su gibi alanlarda bazen Gazipaşa
caddesinde stant açarak, bildiri dağıtarak halkımızın dikkatini çekerek bilgi
vermeye çalışıyoruz. Bazen yetkilileri ziyaret ederek Zonguldak sorunları ile
ilgili taleplerimizi, görüş alış verişinde bulunuyoruz. Başka illerde TEMA genel merkezi tarafından
düzenlenen koordinasyon toplantılarına katılıyoruz. Orada hem eğitim
programlarına tabi tutuluyoruz, hem de kendi bölgemizin, kentimizin sorunlarını
aktarıyoruz. Geçmiş zamanda fidan dikimi çalışmalarımız oldu. Örneğin
Çaycuma’da İş Bankası işbirliği ile, Orman Genel Müdürlüğü işbirliği ile 30 bin
fidanın dikilmesini sağladık. Bunun gibi birçok çalışmalarımız devam ediyor.
MUSTAFA EMEN- Çatalağzı yöresinde faaliyet gösteren Termik Santralarının
çevreye ve insan sağlığına verdiği zararları herkes biliyor. Bu konuda bir çok
kez basında da haberler çıktı. Zaman-zaman halkın tepkileri oldu. TEMA olarak
sizlerde bu konuya çok duyarlısınız ve sık-sık eylemlerde bulunuyorsunuz. Bu
işin sonu nereye gidiyor?
BERRAN AYDAN- Öncelikle bizler burada daha fazla termik
santral kurulmasına neden karşıyız buna açıklık getirmek istiyorum. Bildiğiniz
gibi eski yıllarda 1947 kurulan ÇATES vardı. Bu santralin hava kirliliğine olan
olumsuz etkileri üzerine ve denize boşalttığı günde 3 bin ton küllün verdiği
ciddi zararlar üzerine çalışmalarımızı başlatmıştık ama sonuç alamayınca hukuki
süreç başlattık ve dava açtık, davamızı kazandık ve kül barajı yapılması kararı
verildi ama Türkiye’de her şey çok yavaş ilerliyor. Kül barajının yapılması 10
yıl sürdü ve hizmete girdi ama şimdi yine de tam verimli çalışmadığını
görüyoruz. Bu küllerin bir kısmı yinede denize boşaltılıyor. Neden yeni
santrallerin kurulmasını istemiyoruz. Çünkü her ÇED raporu hazırlandığında bu
santrallerle ilgili sanki yörede hiç santral yokmuş ta ilk defa yeni kuruluyormuş
gibi raporlar hazırlanıyor. Yani bir yörede tek bir sanayi tesisi varsa etkisi
başkadır, 5 tane varsa etkisi başkadır bu mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu konuda uzmanların açıklamaları var. Biz de çeşitli konferanslara gidiyoruz,
dinliyoruz, araştırıyoruz ve uzmanlar ifade ediyorlar ki, termik santrallerde
yanan kömürden dolayı bir çok zararlı gaz açığa çıkıyor. Bunun sebebi de büyük
miktarda ve sürekli yüksek ısıda yanmasıdır. Karbondioksit başta olmak üzere
tüm canlılara zarar veren çeşitli gazlar açığa çıkıyor. Ve bir termik santralin
bacasından bu zehirli gazlar ve dumanlar 300 kilometre çapında bir alanı
etkiliyor. Ayrıca sadece hava kirliliği etkisiyle kalmıyor, hava kirliliği
yaşanan bölgelerde tıp doktorları insan ömrünün 10 yıl kadar kısaldığını ifade
ediyorlar. Şu anda Zonguldak’ta Çatalağzı’nda faaliyet gösteren santrallerin
yanı sıra bir tanesinin daha önümüzdeki günlerde hizmete gireceğini
düşünüyoruz. Geçtiğimiz günlerde ÇED toplantıları yapılmak istendi halkın tepki
ve protestoları nedeniyle bu toplantılar yapılamadı. Kömür yakıldığı zaman
büyük miktarda açığa kül çıkıyor. Bahsettiğim konuda olduğu gibi küller daha
sonra alınan karar uyarınca kül barajında biriktiriliyor fakat bu da çözüm
değil, çünkü bu küller içinde çeşitli zararlı radyoaktif maddeler barındırıyor
bunları yine uzmanlar ifade ediyor. Ayrıca kül barajının çok yakınında
mahalleler var burada insanlar yaşamaktadır. Ayrıca su meselesi var,
pompalamak, vakumlamak yoluyla denizden su çekiliyor. Bütün sistemi soğutması
için deniz suyu bütün sistemi dolaşıyor ve daha sonra ısınarak denize boşaltılıyor,
bu da denizin eko sistemine zarar veriyor. Ayrıca hava kirliliğinden dolayı da
hem toprak, burada yetişen ürünler, hayvanlar, ağaçlar ve insanlar zarar
görmektedir. Solunum hastalıklarının ve kanser vakalarının yöremizde arttığını
görüyoruz.
MUSTAFA EMEN- TEMA
gönüllüleri olarak kentinizi ve çevrenizi düşünerek duyarlı davranıyor ve
halkın yararına olacak yaptığınız bu eylemlerden ses geliyor mu? Yaşadığınız
ili, ilçeleri, beldeleri ve köyleri düşünecek olursak yeterli oranda sonuç
alabiliyor musunuz?
BERRAN AYDAN- Sonuç alıyoruz ama tabi istediğimiz oranda
değil ne yazık ki. Bunun sebebini de büyük resme bakmak lazım, makro düşünmek
lazım. Ülkemiz çok sıkıntılı dönemlerden geçiyor. Çevre sorunlarından önce
gündemde çok daha yoğun konular var. Bir de insanların duyarsızlığı var. Bizim
insanımız her şeyi yaşayarak görüyor. Çatalağzı Termik Santralinde ilk davayı
açtığımızda da bizim yanımızda kimse yoktu, daha sonra özel sektör 2009 yılında
buraya gelip santral için müracaat edip ÇED toplantıları ve kül barajı için
gittiğimizde halk çok fazla bizim yanımızda değildi, ama üçüncü ÇED
toplantılarına gittiğimizde memnuniyet ve şaşırarak gördük ki, bizim
söylemlerimizi ifade ediyorlar, şaşırdılar ve gördüler ki hava kirliliğine
bağlı insanlar hasta oluyor, meyve ağaçları kuruyor, balıkları vakumluyorlar,
balık ölümleri oluyor. Biz 1991 yılında arkadaşlarımızla birlikte Zonguldak’ta
çevre koruma mücadelesine başladığımızda bu kadar çevre sorunları gündeme
gelmiyordu, şimdi daha çok gündeme geldiğini görüyoruz. Yıllar içinde de bazı
alınan sonuçlarla yetkimiz olmasa da çöp döküm yerine baskı unsuru olduk. Çöp
döküm alanı kaldırıldı ve şu anda Şapça mevkiinde çöp tesisi kuruldu ve hatta
enerji üretiliyor. Aynı şekilde Kokaksu’daki dereye atıklar boşaltılıyordu,
benim elimde çok geniş bir arşiv var zaman içindeki görüntülerden. O atıkların
atılması engellendi. Kül barajı yapıldı tabii ki santralle ilgili ama hem
istediğimiz ölçüde alamıyoruz. Bizim konumuz zor bir konudur, hem zaman
istiyor, hem emek istiyor, geri dönüşü çok az ama gönül verdiğimiz için
katlanıyoruz. Keşke istediğimiz desteği alıp, istediğimiz duyarlılığı hemen
sağlayabilsek. Rant her şeyin üstüne çıktı böyle olunca da sonuç almak zor
oluyor.
MUSTAFA EMEN- Zonguldak’ta santral sayısı sürekli artıyor ve
Çatalağzı yöresine her gün yüzlerce kamyon-gidiyor çeşitli malzemeler taşıyor, yöremiz
santral üssü haline geliyor. Zonguldak’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
BERRAN AYDAN- TEMA gönüllüsü olarak değil de Zonguldak’ta
doğup büyümüş, bu şehirde yaşayan birisi olarak bu şehri seven olarak cevap
vermek istiyorum. Zonguldak için çok üzülüyorum. Hükümet burayı önce enerji
üssü olarak ilan etti ve bir dizi termik santral yapılması planlandı. Başka da
istihdam alanı olmadığı için ve yatırımlar yapılmadığı için burada her şey
kömüre dayalıdır. Halkta buna pek engel olmaya çalışmadı ama zaman içinde
istihdama çözüm olmadığını kendileri de gördüler. Planlanan şudur, burası
sadece bir enerji üssü değil termik cehennemi olmak yolundadır. Muslu ve
Çatalağzı bölgesindeki 1.5 kilometrelik vadide toplam 7 santral yapılması
planlanıyor. Bunun için idari yönden her türlü kolaylık sağlanıyor çünkü enerji
yatırımlarında çok büyük rant var. Aynı zamanda da Batı Karadeniz bölgesi
olarak baktığımızda Bolu’da da termik santralar kuruluyor ve Ereğli’den
Amasra’ya kadar olan sahada kadar kurulması isteniyor. Bu sahil şeridinde 15-16
adet santral projesi var. Biz ÇED toplantılarına katıldık, Saltukova ve
Sazköy’de gösterdiğimiz tepkilerle Çaycuma ve köylerden gelen köy halkı ile bu
toplantı yapılamadı ve daha sonra firmalar başvurularını geri çektiler. Bartın
platformundaki dostlarımızın mücadelesi sürüyor, onurlu bir mücadele örneği
veriyorlar. Zonguldak’ta da bizler yaşanabilir Zonguldak platformunu kurduk arkadaşlarımızla
birlikte çalışıyoruz ama sorun çok büyük bu santraller bir şekilde kurulursa
burası yaşanmaz olacak. Zonguldak’a yazık olacaktır.
MUSTAFA EMEN- Son olarak şu soruyu sormak istiyorum. Bu
kentin sahibi sadece TEMA değil elbette, sizler bu işe gönül vermiş insanlar
olarak Zonguldak halkı ne yapmalıdır, mesajınız nedir?
BERRAN AYDAN- Zonguldak halkı öncelikle hava kirliliğini
zaten yaşıyorlar ve kendi kendilerine söyleniyorlar ama bu söylenmek şeklinde
değil de barışçıl ve demokratik yöntemlerle yetkili kişilere bizi mecliste
parti ayırmaksızın temsil edenlere sorunları ulaştırmalıdır. İlin Valisine,
Milletvekillerine, ilgili müdürlüklere o yöredeki görevli olan Belediye
Başkanlarına herkesin sıkıntılarını aktarmalıdır. Bunun farkında bilincinde olmalılar,
neme gerekçilik yapmamalıdırlar ve duyarlı davranmalıdırlar. Bizim gibi bu işe
gönül vermiş insanlara, kuruluşlara destek vermelidirler. Elini taşın altına
koymalıdırlar burada önemli olan harekete geçmektir. Durduğunuz yerden
söylenmekle bu işler çözülmez, birlik olmak zorundayız. Zonguldak için tek
istihdam kaynağı termik santraller değildir, bu halk yine işsiz, yine göç
veriyor. Sadece büyük firmalar daha fazla para kazanıyorlar. Helikopterle
haftada bir gün patronlar gelip gidiyor, işyerini denetliyor ve 2-3 saat kalıp
helikopteriyle dönüyorlar. Her yere de bağışta bulunup göz boyuyorlar, bu göz
boyamalara kanmayalım. Halka şirin görünmeye çalışıyorlar. Tabi yapsınlar ama
yaptıkları bağışlar onların kazandığı büyük rakamlara göre çok cüzi kalıyor ve
aman ne güzel diye karşılamamamız gerekiyor. Gözümüzü açmamız lazım. Halkımız
bize mutlaka destek versin. Termik santraller tek çözüm değildir. Bizim
bereketli tarım topraklarımız da var. Seracılık ve hayvancılık gelişti.
Saltukova ve Bakacakkadı bölgemiz buna çok elverişli. Tarım ürünlerine dayalı
yan sanayi öneriyorum. Zonguldak coğrafya olarak çok güzel bir yöredir buraya
gelenler hayran oluyorlar biz bu anlamda çok şanslıyız ve bunu korumak
zorundayız. Vatandaşlarımızın da bu gerçekleri görerek hareket etmeleri
lazımdır. Bu güzel yöremizi çok kıymetli ormanlarımızı, toprağımızı,
akarsularımızı ve güzelim sahillerimizi korumak zorundayız. İnsanlarımızın
sağlıklı yaşaması için de anayasanın 56. Maddesinde yazan “herkes sağlıklı ve
temiz çevrede yaşama hakkına sahiptir” ve bunu temin etmek de devletin
görevidir. Toplum olarak bu hakkın peşinde olmamız gerekiyor.
Sayın Berran Aydan hanımefendiye vermiş olduğu bu güzel ve
uyarıcı bilgilerden dolayı çok teşekkür ediyoruz ve çalışmalarında
başarılarının devamını diliyoruz. İnşallah yaşanabilir güzel bir Zonguldak olur
diyoruz.